Çağdaş Sözlük

Bâtıl ~ باطل

Resimli Kamus-ı Osmani - Bâtıl ~ باطل maddesi. Sayfa: 163 - Sira: 6

1914 yılında basılmış, Resimli Kamus-ı Osmani, Ali Seydi ; Bâtıl maddesi. osmanlıcada Bâtıl ne demek, Bâtıl anlamı manası, Bâtıl osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte Bâtıl hakkında bilgi. Arapça Bâtıl ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada Bâtıl anlamı

Resimli Kamus-ı Osmani - باطل Bâtıl ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

Bâtıl ~ باطل güncel sözlüklerde anlamı:

BATIL ::: Hakikatsız, hurafe. Hak ve doğru olmayan, yalan. Şartlarını yapmamakla kabul olmayan ibadet ve muâmele. Meselâ: Bir özür bulunmaksızın taharetsiz kılınan namaz gibi. (Bak: Fasid)(Bir bayram akşamı, gökte ay ve hilâli arıyanlar içinde, ihtiyar bir zat da bulunur. Bu zat, gökteki hilâli görmek için bütün kasıd ve dikkatiyle nazarını göğe tevcih edip, hilâli araştırmakla meşgul iken, gözünün kirpiklerinden uzanan ve gözünün hadakası üzerine eğilen beyaz bir kıl, nasılsa gözüne ilişir. O zat, derhâl : "Hilâli gördüm."der, "İşte bu gördüğüm aydır." diye hükmeder.İşte sathî ve dikkatsiz nazarlar bu gibi hatalara düştükleri gibi, yüksek bir cevhere ve mükerrem bir mahiyete mâlik olan insan, kasdı ve dikkati ile daima hak ve hakikatı ararken, bazan sathî ve dikkatsiz bir nazarla bâtıla bakar. O bâtıl da; ihtiyarsız, talebsiz, davetsiz fikrine gelir. Fikri de, çâr nâçâr alır saklar; yavaş yavaş kabul ve tasdikine mazhar olur. Fakat onun o bâtılı kabul ve tasdiki, bütün hikmetlerin mercii olan nizam-ı âlemden gaflet etmesinden ve madde ile hareketinin ezeliyete zıd olduğuna körlük gösterdiğinden ileri gelmiştir ki, şu garip nakışları ve acib san'at eserlerini esbab-ı câmideye isnad etmek mecburiyetiyle o dalâletlere düşmüşlerdir. İ.İ.)

bâtil ::: (a. s. butlân'dan.) : boş, beyhude; yalan; çürük.

bâtıl ::: boş, yalan, çürük.

BaTIL ::: En güzel söz, (şâir) Lebîd'in "Allahü teâlâdan başka her şey bâtıldır" sözüdür. (Hadîs-i şerîf-Tefsîr-i Mazharî)

2. Abes, boş, boşuna, sebebsiz yere, yok yere.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Göğü, yeri ve bunların arasında bulunan şeyleri biz bâtıl olarak yaratmadık. (Bilâkis, kudretimize ve birliğimize delîl olsunlar diye yarattık.) (Sâd sûresi: 27)

3. Hırsızlık, gasb, kumar gibi dînin helâl etmediği, izin vermediği kazanç yolu.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Aranızda birbirinizin mallarını bâtıl (yollar) ile yemeyin. (Bekara sûresi: 188)

Bir kimsenin malını içki, kumar ve zinâ gibi dînin yasakladığı şeylere harcaması da bâtıl (yol) ile yemektir. (Yûsuf Sinânüddîn)

4. Şirk, putlara tapmak.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Hak (İslâmiyet) gelince bâtıl gider. Bâtıl her zaman gidicidir. (İsrâ sûresi: 81)

Batıl :::


  1. Doğru ve haklı olmayan.

  2. Çürük, temelsiz, asılsız.

  3. Geçersiz
    Örnek: Bütün kıymet hükümlerinin batıl ve bütün ölçülerin bozuk olduğunu ispat yolunda birbiriyle müsabaka eden muharrir ve mütefekkirlerin adedi, o devirde, sayılmayacak kadar çoktu. Y. K. Karaosmanoğlu

  4. Asılsız.

  5. çürük. ~ muâmele: çürük işlem.

bâtıl ::: boş , hurafe , hükümsüz , yalan

bâtıl ::: ‬hükümsüz

bâtıl ::: boş

bâtil ::: (a. s. butlân'dan.) boş, beyhude; yalan; çürük.

Batıl ::: Doğru ve haklı olmayan; çürük; bozuk; sakat; boş; hukuken geçersiz; dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen

Batıl ::: Doğru ve haklı olmayan; çürük; bozuk; sakat; boş; hukuken geçersiz; dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen

batıl ::: asılsız, çürük

batıl :::

doğru ve haklı olmayan; çürük; bozuk; sakat; boş; hukuken geçersiz; dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen

BATIL :::

Hakikatsız, hurafe. Hak ve doğru olmayan, yalan. Şartlarını yapmamakla kabul olmayan ibadet ve muâmele. Meselâ: Bir özür bulunmaksızın taharetsiz kılınan namaz gibi. (Bak: Fasid)(Bir bayram akşamı, gökte ay ve hilâli arıyanlar içinde, ihtiyar bir zat da bulunur. Bu zat, gökteki hilâli görmek için bütün kasıd ve dikkatiyle nazarını göğe tevcih edip, hilâli araştırmakla meşgul iken, gözünün kirpiklerinden uzanan ve gözünün hadakası üzerine eğilen beyaz bir kıl, nasılsa gözüne ilişir. O zat, derhâl : "Hilâli