Çağdaş Sözlük

Fenâ ~ فناء

Resimli Kamus-ı Osmani - Fenâ ~ فناء maddesi. Sayfa: 737 - Sira: 3

1914 yılında basılmış, Resimli Kamus-ı Osmani, Ali Seydi ; Fenâ maddesi. osmanlıcada Fenâ ne demek, Fenâ anlamı manası, Fenâ osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte Fenâ hakkında bilgi. Arapça Fenâ ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada Fenâ anlamı

Resimli Kamus-ı Osmani - فناء Fenâ ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

Fenâ ~ فناء güncel sözlüklerde anlamı:

FENA ::: (Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek. * Kötü. * Devamlı olmayan. * Çok kocamış olmak.

"); fena' ::: (a. i.) : 1) yek olma, yokluk, geçip gitme ["bulmak" fiili ile kullanılır], "beka" nın zıddı, [tasavvufta maddî varlıktan sıyrılıp hakka ulaşma)]. 2) s. kötü, iyi olmıyan, uygunsuz [olan] : fena şey; fena adam fena söz.

fenâ-fi-l aşk tas. ::: aşk içinde yok olma.

fena fi-llah ::: tas. Allah'ın varlığı içinde yok olma.

fenâ-fi-l-pîr ::: tas. bütün varlığını pîrin manevî şahsiyetinde yok etme.

fenâ-fi-r-resûl ::: tas. bütün varlığını Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in manevî şahsiyetinde yok etme.

fenâ ::: yokluk, geçicilik, kötü.

FENa ::: Fenâya kavuşmak için lâzım olan on şey; tövbe, zühd (dünyâya düşkün olmamak), tevekkül (Allahü teâlâya güvenmek), kanâat, uzlet yâni dîni, ahlâkı bozan kimselerden, kitablardan sakınmak, zikr (her işte Allahü teâlâyı hâtırlamak), teveccüh (bütün arzu ve isteklerden sıyrılarak Allahü teâlâya yönelmek, sabır, murâkabe (kendini hesâba çekme) ve rızâ (Allahü teâlâdan gelen her şeye boyun eğme)dır. (Ahmed Fârûkî)

Mârifet (Allahü teâlâyı tanımak) ve hakîkî îmân, fenâ hâli meydana gelmesine ve ölmeden önce olan ölmeye (gafletten uzak olup, her an Allahü teâlâyı hatırlamaya) bağlı olduğu için, fenâ hâli çok olanın îmânı dâimâ kâmil (olgun) olur. Peygamber efendimiz buyurdular ki: "Ebû Bekr'in îmânı bütün ümmetimin îmânı ile tartılsa, Ebû Bekr'inki daha üstün olur." Çünkü o, fenâda bütün ümmetten (her müslümândan) daha ileride idi. Eshâb-ı kirâmın hepsi fenâ makâmına kavuşmuştu. (Muhammed Ma'sûm)

Fenâ ve bekâ, sâhibinin vicdânı ile ilgilidir, dil ile söz ile anlatılamaz. Tatmakla anlaşılır. (Abdülhakîm-i Arvâsî)

Bir kimsede hâsıl olmazsa fenâ,
Hak teâlâya yol bulamaz aslâ.

(İmâm-ı Rabbânî)

Fena :::


  1. İyi nitelikte olmayan, kötü
    Örnek: Rüşvet aslında fena şeydir, fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir. B. Felek

  2. Üzücü
    Örnek: Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki... H. E. Adıvar

  3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse).

  4. Hoşa gitmeyen, rahatsız edici
    Örnek: Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım. R. H. Karay

  5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan
    Örnek: Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum. P. Safa

  6. Çok
    Örnek: Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor. P. Safa

  7. Ölümlü olma durumu, ölümlülük.

fenâ ::: kötü , yok olma , yokluk , geçicilik

fenâ ::: ‬yokluk

fenâ ::: kötü

fena' ::: (a. i.) 1) yek olma, yokluk, geçip gitme [

fena ::: çok, kötü, pis, şer

FENA :::

(Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek. * Kötü. * Devamlı olmayan. * Çok kocamış olmak