münakaşa ~ مناقشه
Resimli Kamus-ı Osmani - münakaşa ~ مناقشه maddesi. Sayfa: 1031 - Sira: 19
1914 yılında basılmış, Resimli Kamus-ı Osmani, Ali Seydi ; münakaşa maddesi. osmanlıcada münakaşa ne demek, münakaşa anlamı manası, münakaşa osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte münakaşa hakkında bilgi. Arapça münakaşa ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada münakaşa anlamı
Resimli Kamus-ı Osmani - مناقشه münakaşa ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
münakaşa ~ مناقشه güncel sözlüklerde anlamı:
MüNAKAşA ::: Mücadele. Münazaa. Karşılıklı sözle çekişmek. Bir mes'eleyi sormayı çok ileri götürerek çekişmek. (Bak: Hakperest)(Hadis-i Şeyheyn'in ittifakına alâmet olan işaretiyle bir hadis bana gösterildi. "Hadis midir, değil midir?" sual edildi.Ben dedim : Böyle mu'teber bir kitapta Şeyheyn Hadisinin ittifakına hükmeden bir zâta itimad etmek lâzım; demek hadistir. Fakat hadisin, Kur'an gibi bazı müteşabihatı var. Ancak havass onların mânâlarını bulabilir. Şu hadisin zâhiri dahi, müşkilât-ı hadisin müteşabihat kısmından olmak ihtimali var, dedim. Eğer bilseydim medar-ı münakaşa olmuş, öyle kısa değil, belki böyle cevap verecektim:Evvelâ: Bu çeşit mesâili münakaşa etmenin birinci şartı; insaf ile, hakkı bulmak niyetiyle, inadsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, su'-i telâkkiye sebeb olmadan müzakeresi câiz olabilir. O müzakere hak için olduğuna delil şudur ki: Eğer hak, muârızın elinde zâhir olsa, müteessir olmasın, belki memnun olsun; çünki bilmediği şey'i öğrendi. Eğer kendi elinde zâhir olsa, fazla birşey öğrenmedi, belki gurura düşmek ihtimâli var.Sâniyen : Sebeb-i münakaşa, eğer hadis ise; hadisin merâtibini ve vahy-i zımnînin derecâtını ve tekellümât-ı Nebeviyenin aksâmını bilmek lâzım. Avam içinde müşkilât-ı hadisiyeyi münakaşa etmek, izhar-ı fazl suretinde avukat gibi kendi sözünü doğru göstermek ve enaniyetini hakka ve insafa tercih etmek suretinde deliller aramak câiz değildir. M.)
münâkaşa ::: (a. i. naks'dan. : münâkasât) : 1) atışma, çekişme, (bkz : münazaa). 2) "tartışma, fr. critlque. (bkz. : mübâhase). 3) mat. *irdeleme.
münâkaşa ::: sert tartışma.
MüNaKAşA ::: Kimse ile münâkaşa etmeyen, haklı olsa bile, dili ile kimseyi incitmeyen müslümanın, Cennet'e gireceğini size söz veriyorum. Şaka yapmak, yanındakileri güldürmek için olsa bile, yalan söylemeyenin Cennet'e gireceğini size söz veriyorum. İyi huylu olanın, Cennet'in yüksek derecelerine kavuşacağını size söz veriyorum. (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce, Tirmizî)
Sû-i zan etmeyiniz. Sû-i zan (kötü zan) yanlış karar vermeye sebeb olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayınız, kusûrlarını görmeyiniz, münâkaşa etmeyiniz, hased etmeyiniz, birbirinize düşmanlık etmeyiniz, birbirinizi çekiştirmeyiniz, kardeş gibi sevişiniz. Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, yardım eder. Onu kendinden aşağı görmez. (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Ey oğlum! Elinden geldiği kadar kavgadan, münâkaşadan sakın! Dünyâ işleri için kendini fazla üzme! Kızdığın zaman sözlerine dikkat et, ölçülü olmaya çalış! Büyüklerin önünden yürüme! Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma! Ey oğlum! Diline sâhib olmayan sonunda pişmân olur. Çok münâkaşa ve münâzara yapan kötülenir. (Lokman Hakîm)
Münâkaşa, dostun dostluğunu azaltır. Düşmanın düşmanlığını artırır. (Muhammed Ma'sûm)
Emr-i ma'rûf ve nehy-i münker yaparken (iyiliği emredip kötülükten sakındırırken); niyetin hâlis olması ve işin iyi anlaşılıp, Allahü teâlânın buradaki emrinin iyi bilinmesi ve sabırlı olup, münâkaşa ve kavga edilmemesi, yumuşak ve tatlı dil ve yazı ile yapılması lâzımdır. (İmâm-ı Birgivî)
Halktan veya emrin altında çalışanlardan biriyle münâkaşa etme. Çünkü böyleleri ile münâkaşa îtibârını giderir. (Ebû Yûsuf)
münâkaşa ::: tartışma
münâkâşâ ::: mücadele , münazaa , karşılıklı sözle çekişmek , bir mes'eleyi sormayı çok ileri götürerek çekişmek
Münakaşa ::: Artırma ve eksiltme.
münâkaşa ::: (a. i. naks'dan. : münâkasât) 1) atışma, çekişme, (bkz : münazaa). 2)
münakaşa ::: tartışma
MÜNAKAŞA :::